İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde opera sanatçısı ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Opera Anasanat Dalı Öğretim Görevlisi Erdem Erdoğan’la röportajlarımıza başlıyoruz… Dünyanın ve sosyal medyanın tam tersine, ilk yapılan röportaj en eski kalacak da olsa en başta kalacak şekilde düzenliyoruz… En başta sabit kalacak, düzgün bir insan olarak burada sayfa başında hep kalması gerektiğine inandığımız bu yetenekli, gerçekten güzel sesli, dost kalpli insanı, 20 yıllık opera sanatçısı Erdem Erdoğan’ı ilk röportaj kişisi olarak seçtik…

Röportaj: Fulya Öztürk
Fotoğraflar: Erdem Erdoğan arşivi


Pavarotti’ye alternatif bir ses olarak görüyorum seni, eminim binlerce kişi de böyle düşünüyor. Fit ve iyi sesli bir opera sanatçısısın da… Alçak gönüllü olduğunu da biliyorum. Sen sanatçı olarak kendini tarif edebilir misin?

Pavarotti çok iyi bir ses, dünyada gerçekten çok iyi sesli opera sanatçıları, müthiş tenorlar var. Benim için bir alçakgönüllülük değil, özellikle klasik sanatta bu tarz kıyaslamalardan çok hoşlanmıyorum. Kimse bir daha Pavarotti olmayacak, bence gerek de yok… Sanat bir çeşitliliktir, renktir. Kimse kimse için rakip değildir. Herkes kendi için özel bir değerdir. Evet Pavarotti müthiş bir adamdı dünya tarihine geçti, gelmiş geçmiş en büyük opera sanatçılarından biri ama Placido Domingo da öyle. Placido Domingo’yla Pavarotti’yi de kıyaslamak çok acımasızca olur; hangisinin hangisinden daha iyi olduğunu söylemek çok zor olur, o yüzden bu tarz kıyaslamalara inanmıyorum ben. …Çalışkanımdır, çalışmayı severim, operayla ilgili çalışılması gerektiğine inanırım, zaten bu, her işte de böyledir. Emek vermeden, çalışmadan kendinizi o meslekte belirli bir seviyeye getiremezsiniz, ben de bunu yaptığıma inanıyorum. Öğrencilik yıllarımdan itibaren belirli bir çalışma performansına girerek şu an bulunduğum konuma geldiğimi düşünüyorum. Bence en önemli şey çalışmak, çalışmayı sevmek, araştırmak ve belki de bir sanatçının en temel dürtüsü “Ben olmadım daha” demektir. Çok sevdiğim meşhur bir laf var tiyatro için söylenir ama bu biz opera sanatçıları için de geçerlidir “Tiyatro sanatı çok kolaydır, ilk 30 yılı zordur” diye… Ben de neredeyse 20 yılı tamamladım, hala zor olduğunu düşünüyorum. Çalışmak ve kendini geliştirmek bence bir sanatçının temel düsturu olmak zorunda, ben de öyle olmaya çalışıyorum. 

“…çok spesifik bir dil çalışıldığı zaman opera kurumlarında, Devlet Opera ve Balesi’nde çok yardımcı öğeler devreye giriyor…”

Yabancı dillerde opera söylemek nasıl bir his? Bazı opera sanatçıları o dili bilmeden ses taklidi yoluyla parçaları seslendiriyorlar diye biliyorum…

Başlangıçta çok zordu çünkü anlamadığınız, yabancı bir dil, alışık olmadığınız telaffuz... Başlangıçta özellikle öğrencilik yıllarında şan eğitimi alırken, insan daha çok teknikle boğuşuyor, söylediği şeyler çok anlamsızlaşıyor, onlar tekerleme, anlamsız tekstler gibi geliyor. Ama zaman içinde şan tekniği açısından belirli bir kapasiteyi geçtikten sonra ikinci aşama olarak “Ne söylüyorum ben?” kısmına gelmek gerekiyor, onun için de çok iyi araştırmak, o dili anlamak lazım. Tabii ki o dili öğrenmek bir avantajdır ama bu mümkün olmuyor, şahsen en az 5 ayrı dilde opera söyledim bugüne kadar… Ortaokul ve lise yıllarımda İngilizce öğrenmiştim sonrasında yurtdışı eğitimim sırasında buna Almanca’yı ekledim. İtalyanca öğrenmedim ama bu demek değildir ki İtalyanca ne söylediğimden bihaberdim. …Hatta şu da var, bazı opera metinleri 1700lerde 1800lerde yazıldığı için o dönemin dil yapısıyla da öğrenmek gerekir. 18. yüzyıldan bir kelime 21. yüzyılda başka bir anlama gelebilir o yüzden bunlara da vakıf olmak gerekir. …Taklit yolu… Evet biraz taklit doğrudur ama çok spesifik bir dil çalışıldığı zaman opera kurumlarında, Devlet Opera ve Balesi’nde çok yardımcı öğeler devreye giriyor… İlk Fransızca operamı söylediğim zaman, “Romeo ve Jülyet” operasıydı Charles Gounod’nun - Fransızca’ya çok yabancıydım o güne dek çevremde de konuşulmamıştı, Fransızca konuşulan bir ülkede de yaşamamıştım - operaya bir Fransızca telaffuz, diksiyon hocası geldi ve bizi haftalarca çalıştırdı. …Bazı vokaller dillerde aşırı değişiklik gösteriyor. “E” vokali aşırı zordur, Türkçe’de farklı, Fransızca’da bambaşka “e”ler var. Önde mi söylenir, gırtlakta mı tınlatılır gibi dersler alınıyor iyi bir yöneticiniz varsa opera kurumunda… Rusça bir eser için Türkiye’de Rus kökenli ya da eski Sovyetler Birliği’nden bir ülkeden piyanistlerin çalışması yaygındır, onlar çok yardımcı oluyor… Bir opera sanatçısı en azından İtalyanca, Almanca bilmek durumundadır çünkü eserlerde bu diller yaygın, keza Fransızca öyledir, bunları öğrenmekte fayda var…

 Operada en zorlayan dil hangisi? “O dilde söylenmese keşke” denilen bir dil var mı?

Belki de komik bir şey söyleyeceğim, bizi operada en çok zorlayan dil Türkçe. Neden? Tarihe mal olmuş büyük opera bestecileri prozodi denen şeye çok hakim oluyorlardı, tonalite içerisinde bir aryanın herhangi bir satırında notaya göre, notanın ne kadar tiz veya pes olduğu meselesine gelince teknik biraz daha devreye girdiği için vokaller biraz daha önemini yitirmeye başlıyor ve o zaman anlaşılırlığını yitiriyor. İşte bu anlaşılırlığın yitmemesi için besteci, bazı vokalleri bazı notalara özellikle denk getirmeyle ilgili bir ustalık kazanıyor. Çok meşhurdur, bir tenor için söyleyeyim “a” ve “e” harfleri çok tiz notalarda yaygındır, bazen “i” öyledir. Gidip çok tiz, yukarıda bir notaya “u” harfi getirmezsiniz, bunu besteci bilir yaparken… Türk Operası’nın tarihi o kadar eski değil ve bestecilerimiz bir acemilik süreci yaşadı. Biz eski metinleri, eski Türkçe operaları bazen hakkımız ve haddimiz olmadığı halde değiştirmek zorunda kalıyoruz, diyoruz “Bu notaya bu vokal gelmez”… Ne yaparsan yap, çok teknik kavram kullanmak istemiyorum ama ne kadar sesi geri almaya çalışırsan çalış, o harf orada tınlamaz… Bunu değiştirmek zorundasın. Bir dönem Alman, İtalyan operaları Türkçeleştirilerek oynanıyordu, orada da çevirmenler aynı hataları yapıyorlardı. Öyle bir sesli veya sessiz harfi öyle bir notaya getiriyorlardı ki mümkün değildi söylemek… Değiştirmek zorundasın… Gırtlağın düğüm düğüm oluyor ya da normalde verebileceğin bir nota tiz veya pes, gelmemeye başlıyor. Ağız şekliyle de alakalı… Bu sorunsallar henüz çözülemedi. Son dönemde bir tık daha iyi… Selman Ada’nın operalarında prozodi ve vokal problemleri daha aza indirgenmiştir. Selman Hoca çok büyük bir üstaddır. Uzun yıllardır şarkıcılarla da çok çalıştığı, mesai harcadığı için bu sorunları çok iyi bilir ve ona göre opera yazıyor. Selman Ada hala hayatta, hala eser üretiyor ve gerçekten o biraz bu problemi çözmüş biri. Bir de maalesef insanlarda şöyle bir önyargı var, çok opera bilmedikleri gibi, hiçbir şey incelememiş, görmemiş halde, kalkıyor “Türkçe opera mı olur kardeşim” diyor. Nereden biliyorsun? 250 yıl önce Almanca opera olur mu diye bir tartışma vardı, bugün bunu söylemek mümkün mü? Bu tartışıldı, “Operanın dili İtalyanca’dır, Almanca vokal uyumu olmuyor” denilmişti. Böyle bir şey yok, bence Türkçe çok da güzel operaya uyuyor sadece düzgün yazılması, ele alınması gerekir. Ben Türkçe oynamaktan çok daha büyük zevk alıyorum çünkü anadilimde daha fazla anlıyorum, duyguyu kelimelere yansıtma şansı buluyorum. Almanca biliyorum, İngilizce oratoryolar söyledim, İngilizce biliyorum anlıyorum evet neden bahsettiğini, ama aynı duygu yok bende duygusal olarak… Çok seviyorum Türkçe oynamayı ama dediğim gibi teknik olarak en çok zorlayan da Türkçe’dir. 

Bir opera sanatçısı üniversiteden itibaren her gün günde kaç saat kadar ve nerede ses çalışır?

Bu konu enstrümancılarla karıştırılıyor bence. Bir keman sanatçısı o sazı eline aldığı ilk günden itibaren belki de günde 8 saat çalışıyor ve anca bir şeyler oluyor ya da olmuyor bile. Diğer enstrümanlar için de bu böyle. Ama ben ses sanatçılarının her gün belirli bir miktar ses çalışması gerektiğine hiçbir zaman inanmadım çünkü ses telleri bir kastır ve yorulur. Kası yormamak, daha fazla sabırlı olmak gerek. Bir keman sanatçısı haftada 60 saat çalışıyorsa ve bir yere geliyorsa, 60 saat şan çalışılarak bir yere geliniyorsa, biri o 60 saati belki bir haftada çalışır, öbürü belki 3 ayda çalışır. Bu fark gerçekten reel bir farktır o yüzden siz her gün şan çalışamazsınız. Çalışmayan yok mu? Var. Bazı insanlar şöyle diyor “Benim sesim ağır” - ki böyle bir kavram var - ses geç açılıyor, kas geç ısınıyor, ihtiyaç olan elastikiyete biraz geç kavuşuyor anlamına geliyor. Kimi de böyledir, Pazar günü de operaya giden, egzersizini yapan, parçasını çalışan bilirim. Ben o tempoda hiçbir zaman çalışmadım bu beni yoruyor, o kondisyonda olamadım ama bu demek değildir ki bir operayı baştan sona söyleyemiyorum, çok da rahatlıkla söylüyorum. Ya da prova dönemi geldiğinde haftalarca, aylarca prova yapabiliyoruz. Ama bu benim rutin olarak günlük her gün belirli bir saati şan çalışarak geçirmemi gerektirmiyor. Bu kişisel bir tercih. Bazen de gerekmiyor. Bir opera prodüksiyonu prova sürecinde yaklaşık 8 haftada çıkar, siz zaten bu 8 hafta boyunca her gün şarkı söylemek ve prova etmek durumundasınız ve bu sizi yoran bir şeydir. Sizin ilk temsile kurşununuzun kalması gerekir, bütün kurşunlarınızı prova döneminde atamazsınız. Bu çalışma süreci sizi zaten geliştirir, ben bir de ayrıca her gün bir saat gideyim çalışayım mı diye düşünmem. İtiraf etmeliyim bu pandemi sürecinde en son geçen yıl 12 Mart’ta bir oyun oynadım İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde ve üzerine Temmuz ayında bir konser verdim. Son 8 aydır profesyonel anlamda şarkı söylemiyorum ve ses çalışmıyorum. Şimdi eksikliğini hissetmeye başladım her ne kadar her gün gidip ses egzersizi yapmak fazla ise 8 ay susmak da çok fazla. Bu insana mutlaka bir şeyler kaybettiriyor bunu da gelecek günlerde göreceğiz… 

“Bu insanlar aktör, burada bir hikaye var ve bu şarkıcılık değil, oyun oynuyorlar ve bunu şarkıyla seslendirerek yapıyorlar. Ben bu işi yapabilirim” dedim kendime…

Opera sevgisi ilk olarak ne zaman başladı? Operayı sana sevdiren kimdir?

Açıkçası operayla çok geç tanıştım, liseye gittiğim yıllarda önümde sadece şu hedef vardı “Konservatuvara gideceğim, tiyatro bölümüne gideceğim, oyuncu olmak istiyorum, hayatıma sanatla devam etmek istiyorum” diyordum. Lisedeki bölüm tercihlerimi de ona göre yaptım. Buna ek olarak da tiyatro kurslarına gittim, amatör tiyatrolarda oynadım 3 yıllık süreç boyunca. 1996 yılında tiyatro bölümünün bir konservatuvar sınavına girdim. Çok da iyi hazırlanmamıştım ama kazanmadığıma da çok üzülmüştüm. 17 yaşında başlayan gitar çalıp şarkı söyleme hevesim de vardı. Yeteneği olan herkes neredeyse 90lı yıllarda bunu yapıyordu. Çevremden de iyi tepkiler alıyordum, şarkı söylememi beğenirlerdi, söylemem için ısrar ederlerdi. Şarkıcı olarak kendimi ciddiye almıyordum açıkçası. 1996 yılındaki tiyatro sınavının yarattığı hayal kırıklığı, kendime bir yol haritası daha çizmem gerektiğini gösterdi. Yakın arkadaşlarım “Neden şan bölümüne gitmiyorsun? Müzikal yeteneklerin de var, tiyatro olmuyorsa şan bölümüne gitmelisin ” dediler. Aslında Batı müziği konservatuvarlarında şan bölümü diye geçer ama o aslında opera bölümüdür. Türk müziği konservatuvarlarında da şan bölümü var ve birbirleriyle ilgileri yok… Merak edip opera izlemek istedim ve Atatürk Kültür Merkezi’nin açık olduğu dönemde Puccini’nin “Turandot” operasına gittim. Tek şansım İstanbul’da yaşıyor olmak, operayı izleyebilme, biletler ve fiyatlarının oldukça uygun olmasıydı. Sahnede ayrıca üst yazı vardı böylece anlama şansım da vardı izlediğimi… “Turandot”u izleyince büyülendim “Bu insanlar aktör, burada bir hikaye var ve bu şarkıcılık değil, oyun oynuyorlar ve bunu şarkıyla seslendirerek yapıyorlar. Ben bu işi yapabilirim” dedim kendime. …Ve ben bunu sevdim de… Çıkışta hatta, ilk gittiğim bu opera temsilinin afişini de çaldım… Tiyatro bölümü için uğraştığım dönemde konservatuvardan tanıştığım arkadaşlar vardı, biri de opera bölümünde okuyan bir öğrenci arkadaştı. “Ben seni şan bölümüne hazırlarım. Seneye gel, ben sana sınav müfredatını çalıştırırım, şan dersi veririm. Kazanırsan girersin” dedi. 1997 ilkbaharında tekrar konservatuvara gidip gelmeye başladım ve o arkadaşla çalışmaya başladım. Haziran ayındaki ilk sınavı da kazandım ve opera öğrencisi oldum...  Bana operayı sevdiren tek bir kişi yoktur ama bu olayın bende çok etkisi vardır. Konservatuvar yıllarım çok zor geçti çünkü 20 küsur yaşımdan sonra müzik eğitimine adapte olabilmek çok zor. Operayı bu kadar sevmemiş olsaydım çoktan 2. sınıfta konservatuvarı terk etmiş olurdum gibi geliyor.

Konservatuvar sınavları zorlu ve çok heyecan verici oluyor. O günü anlatır mısın?

Açıkçası tam o günü hatırlamam çok zor, 24 yıl geçti ama en iyi hatırladığım, şan sınavından ziyade kulak sınavıydı. Kulak sınavı hiç alışık olmadığınız bir şey, o güne kadar hayatınızda olmayan bir şey. Piyanodan size, tek ses, iki ses, üç ses akorlar basılıyor, o sesleri ve melodi vermeniz gerekiyor. Bu farklı disiplini, önceden ders aldığınız zaman bir iki aylık bir süreçte öğrenir hale geliyorsunuz ama insan yine de tedirgin oluyor. O dönemde Mimar Sinan Üniversitesi’nde şan sınavlarından önce adaylara iki haftalık şan kursları yapılıyordu. Hem sınavı daha iyi anlatmak hem öğrencileri bir tık daha iyi tanıyabilmek için… Hocalar göz ucuyla bakıyordu bu sene kim var adaylar arasında diye… O sırada tanıştığım şan hocaları beni olumlu karşılamışlardı, “Kulak sınavında kalma, şan sınavın iyi geçecek” diyorlardı. Yeter ki majör bir hata yapma sınavda… Şan sınavında da çok yaşadık, hoca olduğum zaman da gördüm, parçayı unutmak, parçayı yarıda kesmek, ağlayıp sınavı terk etmek ya da sınav müfredatına uygun parçaları hazırlamamak yüzde yüz sınavı geçememe sebebidir… …İlk olarak İstanbul Üniversitesi’nin sınavına deneme olması için girmek istedim, hedefim Mimar Sinan Üniversitesi’ydi ki Mimar Sinan Üniversitesi sanat okumak isteyenler için çok büyüleyiciydi o zamanlar. Hep kazanmanın çok zor olduğu, ayrıcalıklı bir kurum olduğunu düşünürdük. Arada iki hafta fark vardı ve ben İstanbul Üniversitesi’nin sınavını da kazandım. …Çok heyecanlı günler, insanın eli ayağı çok doolaşıyor ama bir şekilde hallediyorsunuz… 

“…Hocalar açısından konservatuvarda çok şanslı bir dönem geçirdiğimi düşünüyorum. Bugünkü öğrencilerimiz maalesef bizim kadar şanslı olmadılar…”  

Anmak istediğin, sevdiğin hocaların kimlerdi? Kadın ve erkek hangi opera sanatçılarını ve performanslarını değerli buluyorsun? 

Anmak istediğim kendi şan hocam Sema Günsoy’dur. Aslında okula Sema Hoca’yla başlamadım, ilk yıl Azra Gün’le başladım. Azra Hanım çok değerli bir opera sanatçısıydı, Türk Operası’nın duayenlerindendi. Eşi Aydın Gün, İstanbul Operası’nın kurucusudur ve çok değerli bir tenordur, çok büyük bir opera rejisörüdür. 1918 doğumlu kendisi ve vefat etti. Aydın Bey’in de onayıyla Azra Hanım beni sınıfına o yıl kabul etti ama kendisi de o yıl emeklilik sürecinde olduğu için bir yıl sonra okuldan ayrıldı. O zaman, 40lı yaşlarını süren, genç, dinamik ve dünyanın en tatlı insanlarından olan ve çok da iyi bir soprano olan Sema Günsoy’la çalışmaya başladım. Ona dair her zaman söylediğim, bizim dönemimizde - ki şimdi o kadar disiplin yok aslında - her bölüm için konservatuvar çok daha askeri ve katı bir disiplinle yürüyordu ve bir psikolojik savaşa dönüşüyordu bir süre sonra… Ben biraz duygusal biriydim ve Sema Hoca olmasaydı konservatuvarı bitiremezdim, bu nettir. …Sonrasında da o her zaman benim hayatımda, her zaman görüşürüz, her fırsatta bir araya geliriz, beraber sahneye de çıktık… Bir de Cumhur Hoca var, solfej hocam Cumhur Bakışkan… Birinci yılımızda solfej derslerimize geliyordu. O da zamanlar 40lı yaşlarında genç bir öğretmendi. Çok yetenekli, çok donanımlı bir adamdır, entelektüeldir. Onun bize kazandırdığı bakış açılarıyla da hayatım çok yönlenmiştir. İki değerli kişiyi de burada anmadan edemem, bana sihirli değnekleri değmiştir ve benim bugünkü noktaya gelmemde çok fazla etkileri vardır. Çok fazla değerli hocalarımız vardı, hepsini şimdi anmam çok zor ama… Güzel bir dönem yakalamıştık, hem sanatlarında kariyer olarak hem de hocalıkları anlamında çok üst düzey insanlarla çalışma fırsatı bulduk.  Birinci sınıftayken o dersi almadığım halde Aydın Bey’in sahne derslerine kaçak girip izlerdik. Aydın Bey gerçekten tarih… Türk Operası onlarla kuruldu, bugünkü durumumuzu onlara borçluyuz, onları izleme şansı elde ettim… Aydın Bey ayrıldıktan sonra Yekta (Kara) Hoca geldi, yine Türk Operası’nın starıdır, bir numarasıdır rejisörlük anlamında… Onu anmadan edemem, ona da çok şey borçluyum, sonraki yıllardaki iletişimimiz şiddetle ve sevgiyle devam etti. Hocalar açısından konservatuvarda çok şanslı bir dönem geçirdiğimi düşünüyorum. Bugünkü öğrencilerimiz maalesef bizim kadar şanslı olmadılar… …Kadın ve erkek opera sanatçıları performansında böyle bir tercihim olduğunu düşünmüyorum. Avrupa’da çok üst düzey bir ligde oynanıyor bu iş, şampiyonlar ligi… Zaten belirli bir kıvamın altında da kabul görmüyor. Avusturya’da olduğum dönemde Viyana ve Münih Operası’nı, İtalya’da Scala’yı, Salzburg’da Salzburg Festivali’nde birçok temsili izleme şansım oldu, hepsi çok kıymetli temsillerdi, büyük starların temsillerine şahit oldum. “Şu var” diye ayırabileceğimi sanmıyorum… 

 

Eğitim yurtdışında da devam etti. Bu deneyimini anlatır mısın? O ülkede yaşamak, opera öğrencisi olmak nasıldı?

Yurtdışı eğitimi aldım. Şöyle bir şansım oldu, 2003 yılında Siemens Opera Yarışması’nda İkincilik Ödülü kazandım. Ödül, Salzburg’daki Mozarteum Akademie’de 6 haftalık bir master class’tı. Bütün masrafları Siemens tarafından karşılandı, uçak, konaklama, okul ücreti ve bir miktar da harçlık… Yekta Hoca sayesinde, jüri başkanıydı ve bana çok güveniyordu. Yarışmadaki performansımı bu ödülle taçlandırdılar. Benim açımdan birincilik ödülünden daha iyi bir ödüldü çünkü o Karlsruhe Operası’nda bir yıllık profesyonel bir süreçti ve ben o kadar hazır değildim, okula gitmek benim için çok daha faydalıydı eksiklerimi tamamlamak adına… 2003 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Salzburg’a gittim. Lillian Sukis adında Litvanya asıllı Amerikalı dünyaca ünlü bir soprano hoca, daimi hocalarımdandı. Bana “Senin burada kalmanı istiyorum. Bu master class’tan sonra da okulun öğrencisi olmanı ve seninle çalışmaya devam etmeyi istiyorum” dedi. Bu benim için çok büyük bir fırsattı, altın bir şanstı… Tekrar okulun sınavlarına girmek zorundaydım. Ağustos ayında kursu tamamlayıp Türkiye’ye döndüm ve Ekim ayında sınavlar için tekrar gittim. Başarılı oldum ve okulun öğrencisi oldum. İki yıl, “opera studio” dedikleri bir formatta yüksek lisans eğitimi aldım. Bir süre sonra yetersiz gelmeye başladı çünkü Salzburg’da yerleşik bir tiyatro yok, yaz ayları dışında opera izleme şansınız yok. 40 bin nüfuslu çok ufak bir şehir… Hedefim Viyana olmak zorundaydı… Burayı bitirmeden eğitimi tamamladım ve diploma almadım. Viyana’ya gittim, oradaki üniversitenin sınavını kazandım ve ikinci bir yüksek lisans eğitimine başladım. … Bir opera sanatçısına dünyanın hiçbir yerinde diploma sormazlar, sahnedeki performansınız kadar varsınızdır. Yüksek lisans, öğrenci statüsünü devam ettirme şansı sağlıyor, hayat çok ucuz, öğrencisiniz ve oturum almanız çok kolay AB’deki bir ülkeden. Bedava şan ve korrepetisyon, sahne dersi alıyorsunuz, bunlar diplomanın kendisinden çok daha değerli. Viyana’da kaldığım süreçte birçok eser izleme şansı elde ettim, beni çok geliştirdi. Bunlar Türkiye’ye geri dönüşümde solist sıfatıyla kadro sınavını kazanmam için bana çok faydalı oldu. Nitekim dördüncü yılda - ki arada bir yıl askerlik yaptım - İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin sınavlarını kazandım ve solist sanatçı olarak çalışmaya başladım... …Benim için çok faydalı oldu ama Avusturya’da yaşamak her yabancı için zor, faşizmin anavatanı… Şu bahaneleri hiç sevmedim, bir sınava girip kazanamazsın “Abi sen Türk’sün, o yüzden olmadı”, opera kurumunun sınavına girersin çalışmak için “Abi sen Türk’sün”. Bunları sevmem, bahane bulurum, kaybeden bahanesi… İçinde mutlaka bir realite vardır… Faşist bir ülke, Türkleri de çok sevmiyorlar, entegre olamamışlar yüzünden size karşı da önyargı duyuyorlar. Adam 30 yıl kalıyor Avusturya’da ve Almanca öğrenmiyor, her yere tercümanla gidiyor, bu ayıptır… Ki bir de Hitler’in anavatanı… Avusturya’da yaşadığım dönem, hayata ve sanata karşı bakış açımı çok geliştirmiştir. 

Çok genç yaşlardan beri sen de öğrenci yetiştiriyorsun. Senden ders alma şerefine erişenlerden biri de benim. Kimler vardı öğrencilerin arasında ve şu anda nerelerdeler? Aynı sahneyi paylaştığın öğrencilerin var mı?

Genç yaşlardan beri şan dersi verdiğim doğru. Konservatuvar öğrencisiysen ve belirli bir aşamayı da geçtiysen, eğitimin ortalarında ya da sona yaklaşmışsan, kendinde şan dersi verme potansiyeli yakalayabiliyorsun. Biraz da para kazanmak için… Ama o dönem çok amatördü, konservatuvara hazırlık anlamında şan dersi veriyordum. Daha üst seviyede bir şey yapmam mümkün değildi çünkü ben henüz o seviyede değildim. Bu anlamda çalıştırdığım insanlar da oldu, evet sen de bunlardan birisin. …Ama benim asıl hocalık serüvenim 2017 yılında Haliç Üniversitesi’nde başladı. Bir üniversitede öğretim görevlisi ve profesyonel olarak, bu mesleğe atılmış insanları eğitme anlamında… Bir yıl Haliç Üniversitesi’nde hocalıktan sonra yine Yekta Hoca’nın zorlamasıyla Mimar Sinan Üniversitesi’ne geçiş yaptım. Çalıştığım, potansiyeli yüksek öğrenciler vardı, onların birçoğu halen okullarda öğrenci ama son yılını yakaladığım bir öğrencim Berk Dalkılıç benim sınıfımdan mezun oldu, 1993 doğumlu bir tenor arkadaşımız… Gerçekten çok yetenekli, kendisine çok faydam olduğunu her zaman iddia eder, ben de “Sen potansiyeli yüksek bir adamsın” derim, hem de çok güzel bir insandır. 2020 yazında pandemiye rağmen 11. İstanbul Opera Festivali’ni yaptık ve “Saraydan Kız Kaçırma“ operasında son 10 yıldır olduğu gibi Belmonte karakterini söyledim, Berk de ikinci tenor ve başrol sayılabilecek Pedrillo’yu oynadı. Biz Berk’le aynı provalarda aynı sahnede olma şansına eriştik, bu müthiş bir şey… Başka hocaları da oldu tabii ki… Üzerinde birazcık katkım varsa, insan tabii çok gurur duyuyor… Çok iyi bir çocuk… Gerçekten Türk Operası’na kazandırılmış bir adamdır, çok yeteneklidir… Bizim sonraki 10 yılımızı temsil ediyor… Benim belki 10 yılım ya var ya yok ama Berk önümüzdeki 20 yılı ayakta tutacak adamlardan ve onunla aynı sahneyi paylaşmak da benim için ayrıca bir gurur oldu… 

“…Seyirci de güzel bir şey izlemek ister, soprano ve tenor atışmasını izlemek istemez, onların birlikte yücelmesini bekler…”

Aynı sahneyi paylaştığın sanatçılarda ne seni dinamik tutuyor? Sahnede birbirini pozitif yönde etkilemek ne yolla olur?

Bu enteresan bir soru çünkü böyle bir şey gerçekten var… İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde bariton arkadaşım İnanç Makinel… Aynı takımda oynayan futbolcuların birbirlerine bakmadan pas atmaları vardır, o kadar birbirlerini tanırlar ki, topu atar orada olacağını bilir ya da bir yere kaçarsın sana top geleceğini bilir… Futbolla operayı çok örneklendiririm, çok tutar yanları var… İnanç öyledir benim için sahnede… Sahnede keskin bir reji içinde ilerliyorsun, her şey önceden planlanmış ve hiçbir adımı tesadüfen atmazsın, reji, müzik, nota, her şey bellidir. Buna rağmen sahnede mutlaka başına bir şey gelir. Başın döner, miden bulanır, sesin kısılır, aksesuarcı bir hata yapar, sen tökezlersin, bir an için mizanseni, sözleri unutursun. Sahnede insanın başına milyon tane şey gelir, işte öyle anlarda partnerinin seni kurtarması gibi durumlar oluşabilir. İnanç öyledir benim için, biz birlikte nefes alırız. Nerede ne yapacağını çok iyi bilirim ki bu bir ansamble mentalitesi içinde, birlikte söyleme meselesinde çok önemli bir faktördür… Yaptığınız işe homojenlik katar. Beraber nefes almak, beraber söylemek, gürlükte veya sessizlikte beraber aynı noktalara çıkıp inebilmek çok önemlidir. İlk aklıma gelen İnanç’tır, ben de onun için öyleyim, sorsanız o da öyle söyler. Bu tarz arkadaşlarım var sahnede gerçekten… …Bazen sahnede hiçbir zaman heyecanını kontrol edemeyen insanlara da denk geliyorsunuz… 20 yıldır bu işi yapıyor ama kalp krizi geçirecek adam sahneye çıkmadan önce ve bu sahnede size patlıyor. Erkek olması da gerekmez bir kadın partnerle bir bölüm söylüyorsunuzdur, düet yapıyorsunuzdur, sarılmanız gerekiyordur, el ele tutuşmanız gerekiyordur, “pat” diye kafa atar size, vücudunu kontrol edemediği için burnunuza bir anda bir kafa gelir… O anda belli etmemek gerekiyor seyirciye, burnun kanasa devam etmek zorundasın… Böyle insanlar da çok olunca etrafınızda, uyuştuğunuz insanlar bir tık daha önemli hale geliyor, bu uyum insanı sahnede pozitif etkiliyor. Böyle insanlara ihtiyacınız var, ilk yanıtımda söylediğim gibi bence bu bir rekabet değil… Seyirci de güzel bir şey izlemek ister, soprano ve tenor atışmasını izlemek istemez, onların birlikte yücelmesini bekler… Bu kafa yapısında olan biriyle sahneye çıkmak gerçekten önemli bir şanstır, ben de bunu zaman zaman yakalıyorum.

Çok esprili, komik ve arkadaş canlısı bir insansın. Sahneye hazırlanmayı ve sahne arkasını da biraz anlatabilir misin?

Teşekkür ederim, hayata bakış açım budur, pozitiftir. Hiçbir şeyin hayatın kendisinden daha değerli olmadığını düşünürüm, iş de buna dahildir... Sonuçta kısıtlı bir sürede bu hayattan gelip geçiyoruz… …Sahneye hazırlanma, sahne arkasıyla ilgili videolarım var, Youtube’da bir kanalım var*. Bir dönem esprili, komik opera videoları hazırladık. Özellikle makyaj videoları çekmeyi çok severim, öncesi sonrası yaparak… Bunları sosyal medyada bol bol paylaşıyorum… Kitap okumayı çok seviyorum, elektronik kitaplara çok kafayı taktım çünkü çok kolay erişebiliyorum kitaplara… “Kitabı eline aldın mı kağıdın kokusunu alacaksın” eleştirilerini önemsemiyorum çünkü artık o kağıdın bir sınırı var. 21. Yüzyılda hiçbir şey artık kağıda basılmamalı, her kağıt bir ağaç demek… Cep telefonumda binlerce kitapla dolaşabiliyorum, istediğim an birini açıp bitirebiliyorum, hatta şımarık davranıyorum birini yarım bırakıyorum, iki kitabı aynı anda okumaya başlıyorum…  Korsana giderek de yapmıyorum, bunlarda da parası verilerek alınmış olanlar var. 

Bir sahne arkası videosu: https://www.instagram.com/p/Bzxu_Wanhjw/

 

Gerçek hayatta operaya çalışmak dışında kalan zamanlarında neler yaparsın? Opera dışında kimleri dinlersin?

Hobilerim var, hatta zaman zaman değişen hobilerim… Bir dönem puzzle yapmayı çok severdim, sonra maket yaptım, maketlerim oldu… Ev taşıma süreçleri ki bende çok oluyor maalesef, malzemelerin kaybolması gibi bir durum oluyor… Biraz soğudum. …El becerisi ile yapılan şeyleri çok severim, iplerden, derilerden takı yapmak gibi… Çok da araştırırım, gider malzemelerini bulurum… Sporu çok severim, çoğu türüyle uğraştım… Çocukken futbol, okul takımında hentbol oynadım. Tenis, masa tenisi oynadım. Sporun her zaman hayatımda olmasını isterim. Uzun yıllar vücut geliştirme sporuyla uğraştım çünkü kiloyla mücadele halinde oldum, ne zaman sporu bir sakatlık sebebiyle bıraksam kilo almaya başladım. …Bisiklete binmeyi çok severim. İmkan, fırsat, para olduğu sürece gezmeyi çok severim. Opera bu konuda beni çok doyurdu, yaklaşık 17 ülke gezdim, bu ülkelerde birçok ayrı şehre de gittim. Gitmediğim Antarktika ve Amerika kıtası vardır. …Klasik müzik türü dışında bir müzik sevmiyorum, sanma ki operacı oldum o yüzden… 17-18li yaşlarımda kendimi sorguladığım bir dönem oldu ve yavaş yavaş klasik müziğe yöneldim. Klasik müzikle uğraştığım için değil de gerçekten klasik müziği sevdiğim için bu mesleğe yöneldim, tiyatro da buna dahildir. Klasik müziğin bir derya olduğunu düşünüyorum. Hala dinlenmeyi bekleyen binlerce eser var. Bütün bunlara yetişemiyorken bunların dışında başka bir müziği kafayı kırarcasına araştırıp, mesai harcamaya enerjim yok. Dışarıdan bir gözle dinlediğim şeyler var… Bülent Ortaçgil’in müziğini çok severim. Hala Fikret Kızılok severim, çocukken Barış Manço’yu çok severdim artık kötü bir şarkıcı olarak gördüğüm için sevmiyorum, iyi bir müzisyen, tarihe mal olmuş bir figür ama bence kötü bir şarkıcı… Bir ara caza merak saldım ama o kendi başına bir araştırma konusu.

“…Sanat dışından tanıştığım, ilk defa bir sanatçıyla arkadaşlık eden arkadaşlarım sanat güruhundaki insanları kafasında çok yüceltiyor ki haklı, orada olmak zorundasın…”

Bir süre öğrencinken büyük bir sahnemizin sahne arkasını ve sahne üstündeki ışık sistemini dolaştırmıştın. Engin bilginle daha çok hayran etmiştin. İyi bir opera sanatçısı neleri bilmeli?

Teşekkür ederim. Bu çok geniş bir soru. Mesleki olarak yeterliliğini tamamlayacak bütün unsurlara hakim olmak durumunda. Avrupa’da yaşadığım süreçte 3 dilden daha az dil konuşan bir opera sanatçısıyla hiç tanışmadım. Salzburg’da Bulgar kökenli bir ev arkadaşım vardı 26 yaşında 6 dili akıcı bir şekilde konuşuyordu, bunu bize ispatladı. Sokakta herkesle konuşabiliyordu. Öncelikle yabancı dil öğrenmekle mükellef… Artı çok kitap ve tiyatro okumak zorunda. …Hiçbir eser opera konseri değildir. Opera temsilinde oynamak bambaşka bir şeydir… Konser şarkıcılığı diye başka bir bölüm var konservatuvarlarda o başka bir meslek… Entelektüel seviyesini her zaman yukarı çekmek zorunda… Dünya işleriyle ilgilenmek, politika, spor, sanatın her dalını bilmek zorunda… Yani seramik sanatının bütün inceliklerini bilmek zorunda bence, makyajı bilmek zorunda… Yüksek lisansın sınavında jüriden bir hoca “X operasının ilk temsili hangi şehirde sergilenmiştir?” diye sordu… Tarih bilmek zorunda, müzik ve opera tarihi bilmek zorunda… Mozarteum’dan Fransız bir arkadaşımla Facebook üzerinden tartışıyorum, adam Covid aşısına inanmıyor çünkü cahil her açıdan, hayatı sadece şarkı söylemek sanıyor. Covid 19 aşısının uluslararası komplo teorisi olduğunu düşünen bir adama ben ne anlatacağım ki? İlk tanıştığımızda Arap harfleriyle nasıl yazı yazdığımız sordu, ben Türk’üm o Fransız maalesef hiçbir şey bilmiyor. Kendi öğrencilerimize de anlatamıyoruz bunu. Beni en çok sinirlendiren unsurlardan, sosyal medyada imla hatası yapan sanatçılar… Okuma yazma bilmiyorsun, demek ki sen hiç kitap okumadığın için hata yapıyorsun, kelimelerin yazılışlarını bilmiyorsun, yazılışlarıyla ilgili bir fikrin yok, sadece şarkı söylüyorsun ve bir şeyler yapabilirim sanıyorsun bu hayatta… Sanat dışından tanıştığım, ilk defa bir sanatçıyla arkadaşlık eden arkadaşlarım sanat güruhundaki insanları kafasında çok yüceltiyor ki haklı, orada olmak zorundasın. Ama bazıları daha anadilini konuşamıyor… Opera sanatçısı da olması gerekmez, bir sanatçının mutlaka donanımlı olması gerekir…

Unutamadığın bir performansın veya performansların var mı? 

Unutamadığım özel bir performansım yok. Bir dönem çok fazla temsil yaptım çok fazla sirkülasyon içindeydim. 2015te Sibirya’da bir konser yapmıştım o benim için çok özeldi, bir daha ne zaman Sibirya’ya giderim bilmiyorum… Hem de güzel bir performanstı, o parçayı defalarca söyledim ama o kayıt olarak belki de en iyilerinden bir tanesidir… Bir dönem Carmina Burana’nın tenor solosunu 30-40 temsile yakın seslendirdim. O benim için çok özeldir, çok iddialı bir bölümdür… O neredeyse üzerime yapıştı, nerede sergilense her yere gidiyordum. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’yla söyledim, bütün senfoni orkestralarıyla söyledim, hep davet edildim. Çok seviyorum ve bunları özel buluyorum ama öyle nokta atışı özel diyebileceğim bir performans yok.

Sibirya performansı: https://www.youtube.com/watch?v=WVyqmDbtgNk

Opera sanatçılarının müzikal de sergilediğini görüyorduk. Müzikalde ses, oyunculuk ve dansın birleşimi olan tek kişide üç yetenek sergileniyor. Operada bu mümkün olamaz mıydı?

Müzikal bir sahne sanatı formu, opera da bir form. Müzikal operaya göre daha modern bir form. Gelişerek giden bir şey… Operada oyunculuk ve dans geride olabilir ama yazıldığı dönemde böyledir. Günümüzde modern versiyonuyla bir opera sergilediğinde bir modern prodüksiyon yaptığın zaman oradaki oyunculuk ve dans birçok müzikalden çok daha iddialı olabilir. Bu biraz rejiyle, dönemle, modayla alakalı… Bu yıl yakınlarda bir “La Boheme” operası izledim Youtube’dan, muhteşemdi. Yalnızca dans etmek, oyunculuk anlamında değil müthiş bir prodüksiyondu. Opera zaten oyunculuk sanatıdır. Bazen elinizdeki cast buna çok uygun olur ya da ona göre insanlar seçersiniz. Pavarotti’yi değil de Charles Castronovo’yı getirirsiniz. Adam manken gibi incecik bir adam, muhtemelen dans da edebiliyordur. 

Kendi operasını bestelemek isteyen opera sanatçıları oluyor mu? Olmuyorsa bu neden gerçekleşemiyor olabilir?

Hiç bilmiyorum. Gerek var mı onu da bilmiyorum. Bestelemek ayrı bir sanattır ve ayrı bir eğitim ister. Konservatuvarların kompozisyon bölümünden mezun olan insanların yapabildiği bir şeydir… …Hiç örneğine rastlamadım. Ama çok iyi bir opera sanatçısının orkestra şefi olduğunu birden fazla kez gördüm. En yakın örneği Murat Cem Orhan var arkadaşım. Baritondu. Bir şekilde eğitimine devam etti, yurtdışında da eğitimini aldı ve şu anda en önemli genç orkestra şeflerinden bir tanesi. Bu bir tercih meselesi. Klasik müzik sanatında bestecilik üçgenin en tepesidir, en yüksek, en önemli noktadır. Yetenek ve çalışma ister. Sanatımız çok çalışma ister… Bilmiyorum açıkçası bu sorunun cevabını…

Neden modern operalar bestelenmiyor?

Besteleniyor. 1950’lerden sonra da hala şu sıralarda da bestelenen operalar var. Klasik formda opera da besteleniyor, modern müzik barındıran eserler de çıkıyor. …Dünyada bir opera evinin ticari kaygıları da var, repertuvar belirlemek zorunda, buna repertuvar operası deniyor. Bu alandaki operalar bellidir. Belli başlı operalar bunlar, her yerde oynanır… Temcit pilavı, tekrar tekrar gözüyle bakılmaz. Her zaman daha iyisi yapılır, daha iyi şarkıcılarla, daha iyi rejisörlerle, daha iyi prodüksiyonlarla çok eski, klasik operalar çok farklı şekillerde sergilenebilir… Hatta bunun Barok opera örnekleri çoktur. Digitürk’te Mezzo diye bir kanal var, adam Barok operada oynuyor, 16. yüzyıl ama sahnede izlediğin şeyin alakası yok o 22. yüzyıl olmuş… Selman Hoca’dan söz etmiştim, o klasik opera yazmıyor, Türk müziği unsurlarıyla 21. yüzyıl müziği unsurlarını çok iyi harmanlıyor. 2016 yılında “Başka Dünya” diye bir eser oynadık, neredeyse caz gibiydi… Türkiye şartlarında buna ulaşamazsın çünkü bu sanat popüler değil, popüler olmayan sanatın modern hali de popüler değil.

“…Şarkıcıların kariyer çizgilerinde kendi yaşlarına uygun işler vardır. Sanıyorum bir opera sanatçısı bu aşamalara doğru zamanda gelmek ister …”  

İyi bir opera sanatçısının gelmek istediği en üst nokta neresidir? (Kadınlar ve erkekler için ayrı sanıyorum) Hangi eser ve performanstır?

Enteresan bir soru. Bilmiyorum. Bana sorarsan, her yaşa uygun bir repertuvar çizgisi vardır. 50li yaşlarınızda söylemeniz gereken bölümü 20 yaşında söylemezsiniz bu sesinize zarar verir, ortaya çıkan iş olmaz. Sesinizin şan ömrünü kısaltırsınız, sesinizi yorarsınız. Şarkıcıların kariyer çizgilerinde kendi yaşlarına uygun işler vardır. Sanıyorum bir opera sanatçısı bu aşamalara doğru zamanda gelmek ister ve kafasındaki repertuvar ki genelde bu damak tadıyla alakalıdır, bir hedef koyabilir kendine. Benim için Puccini’nin geç dönem operaları bir hedeftir. 45 yaşına geldim artık Tosca söylemek isterim, söyleyebilecek seviyeye yavaş yavaş ulaştığımı düşünüyorum. 30 yaşındayken benim için hayaldi, aryasını bile söyleseydim eleştiri gelebilirdi. Verdi’nin “Aida” operası, gerçi benim sesime hiç uygun değildir oradaki tenor partisi ama çok isterim bir gün söylemeyi… Yaş ilerledikçe sesin koyuluğu anlamında ona yaklaşmış olacağım. Muhtemelen opera sanatçıları bunu hedefler sanatsal anlamda… Kariyer anlamında da daha üst seviyelerde söylemek hedeftir. Benim için 40lı yaşlarımda Viyana’da söylemek bir hedefti, gerçekleşmedi o ayrı konu, gerçekleşmesi de gerekmiyordu ama o hedefi koymak zorundaydım 30lu yaşlarda, yoksa beni heyecanlandıracak bir şey kalmazdı, motivasyonum olmazdı… Her opera sanatçısı, dünyada tanınan büyük operalarda büyük rolleri seslendirmek, oynamak ister. Herkes New York Metropolitan’da sahneye çıkmak ister, Scala’da, İngiltere’de Countgarden’da oynamak ister. Kariyer anlamında en önemli hedefler bunlardır… 

Bazı opera sanatçılarının “ses tiki” kazandığını biliyorum. Günlük hayatta konuşurken/sohbet ederken bile birden bire alçak sesle bir aryanın başlangıcını söylediklerine şahit oluyordum. Bu özellikle performanslardan önce mi oluyor yoksa genel bir durum mu?

Bu kaçınılmaz bir şey, aktif çalıştığımız dönemde sabah operaya gidip akşam 17.00’de çıktığımız, haftanın en az 5-6 günü bu şekilde devam eden günler yaşadığımız zaman… Konu müzik olduğu zaman, sürekli söylediğin bir şey var, sabah kalkıyorsun söylüyorsun, akşam yatıyorsun söylüyorsun, yatakta, bir şey yaparken, televizyon seyrederken düşünüyorsun mırıldanıyorsun “Şurası şöyleydi, burada ezberim neydi” diye… Gerçekten bir tik oluşmaya başlıyor ve istem dışı olarak söylemeye başlıyorsun. İnsanlar fiziksel olarak bir şey yapıyor ve bunu çok yapıyorsa bu konuyla ilgili bir tik sahibi olabilirler… …Prova süreçlerinde de çok yaşanan bir durum. Ben bu şekilde ezber konusunu hallediyorum. Bir şey çalışıyorum, günde 3-4 saat, müziği öğrenmek için önce, sonra teksti ekliyorum üstüne, provasına gidip piyanistle çalışıyorum sonra sahnesine gidiyorum ama ezberi oturtmak sürekli kafada dönüyor ister istemez… Sergilemeler sonrasında yeni bir esere başlayacaksın arada bir ay boşluk oluyor hala devam ediyorsun kafada bunu söylemeye… Maalesef takılınıyor yapacak bir şey yok, çevremdekiler de bundan çok şikayetçi ama mesleğimin handikapı bu…


Bir opera sanatçısı kaç yaşına kadar opera söyleyebilir? Emeklilikle birlikte iyi bir opera sanatçısı neler yapabilir?

Bu çok kişisel bir konu, bazı ses gruplarıyla da alakalı… Çok ince sesli şarkıcılar biraz daha erken süreçte mesleğe veda edebiliyorlar. Bu söyledikleri eserlerin zorluğu ve onlara kattığı yıpranmayla da ilgili… Repertuvar seçiminiz doğru gitmemişse mesleğe erken veda edebiliyorsunuz erken yıpranmayla ilgili. Bazıları çok güçlü oluyor, ne kadar kendinizi yorarsanız yorun ses de sizinle hayatına devam ediyor… Koyu sesli şarkıcılarda her zaman bu daha uzun devam ediyor. 70 yaşında hala çok iyi şarkı söyleyen bas da tanıdım, 40 yaşında sesini kaybeden tenor da var. Bir jön veya güzel bir kadın oynaman gerekiyorsa daha genç olman gerekiyor. “Romeo Jülyet”te Romeo’yu oynadım 30 yaşındaydım, Romeo gerçekte 19 yaşında bir çocuk. 50 yaşında bir daha Romeo oynamam seyirci için de tatlı olmaz. Bence olmamalı, nüans uygun değil. Söyleyeceğin eserler de daralmaya başlıyor. Yüksek paralar kazanıyorsa çok iyi bir kariyeri varsa hala devam edebilir Placido Domingo gibi, 80 yaşında hala söylüyor. 10-15 yıl önce tenor partilerini söyleyemeyeceğini açıklayıp bariton söylemeye başladı. Ses bariton mu? Tartışılır ama söylüyor bariton partilerini. Kurumsal anlamda Türkiye’de 65 yaşından sonra emekli olmanız gerekiyor. Emeklilikten sonra geri dönüp söyleyenleri gördüm ama motivasyonları düşük oluyor, maaş da alınamıyor doğru düzgün, tekrar sözleşmeli çalışıyorlar. Kimi yorulmuş oluyor. Nadiren de hocalığa başlıyor; genç yaşlarında hocalıkla birlikte yürüttülerse zaten kaçınılmaz olarak tamamen hocalığa dönüyorlar. Şan hocası oluyorlar. Bence 60-75 yaş arası kendini dinç tutmayı başarabilmiş bir profilse eğer, şan hocalığı da çok başarılı olabiliyor. Bu tarz deneyimlere genç şarkıcıların ihtiyacı var. 
*Erdem Erdoğan'ın Youtube kanalı: https://www.youtube.com/channel/UC2-YpCeSG5NtV9DkJGytuGg/featured

Erdem Erdoğan'ın Instagram hesabı: https://www.instagram.com/erdemerdoganss/

We’ve just started having interviews, first one is with opera singer at Izmir State Opera and Ballet and Mimar Sinan Fine Arts University Opera Art Major Lecturer Erdem Erdogan… Opposite to the world and social media, even though first interview will be the oldest one, we’re arranging it tos tay at the top as a very first one.. This is someone’s interviw which will be pinned at the top as we believed he is a truly right person in life to stay always here and picked first interview as talented, really beautiful voiced, friendly hearted human, 20-year opera singer Erdem Erdogan..

Interview: Fulya Öztürk
Photographs: Erdem Erdogan archive


I have always seen you as an alternative to Pavarotti, I’m sure thousands are thinking the same. You’re also fit and good voiced opera singer… And I know you are also modest.. Can you describe yourself as an arts person?

Pavarotti is a very good voice, there are many very good voiced opera singers, splendid tenors in the world. This is not modesty form e, especially in classical arts I don’t so much like this kind of comparison. No one will ever be Pavarotti, in my opinion there’s no need either.. Arts is a variety, color. No one is none’s competitor. Everyone is a value himself/herself. Yes Pavarotti wasa splendid man placed in history, he is one of the best ever but so is Placido Domingo. It would be cruel to compare Placido Domingo and Pavarotti; would be hard to tell who is better than other, that’s why I don’t believe in this kind of comparison. …I’m a hardworking person, I love working, I believe working should be done on opera, in fact, it is like this in every occupation. You can’t be at some level if you don’t make an effort and work, I believe I have done this. Since university years, through some kind of working performance I think I have come to where I am. In my opinion, the most important thing is working, loving to work, researching and maybe the very basic instinct of an arts person saying “I’m still lacking in” There’s a well known saying for theatre and tells about opera too that I love “Theatre is a very arts, its first 30 years is hard”.. I have almost had 20 years, I still think opera is hard. For me, working and developing theirselves have to be the basic principles of an arts person, I also try my best to be like this. 

“..when a very specific language is worked in opera establishments, at State Opera and Ballet many supporting factors get involved..”

How does it make you feel singing in foreign languages? I know some opera singers sing a foreign language faking it by copying the sounds without learning the language.. 

It was hard at the beginning because you don’t understand, it’s a foreign language, pronunciation that you’re not used to.. At the beginning especially in university years taking vocal chord education, you mostly fight with the technics, what you say gets nonsense, they tinkle and texts without any meaning. But in time, when you pass a precise capacity you have to come to “What am I singing?” division as the second part, for this, a good research and understanding the language is needed. Surely, learning that language is an advantage but this isn’t possible, personally I’ve at least sung in 5 different languages.. In middle school and high school years I had English language education then I added German language in my education abroad. I didn’t learn speaking Italian but this doesn’t mean I was unaware of what I was singing about. …Also there is something like this, because some opera texts were written in 1700s, 1800s, texts should be understood in the language structure of that period. A word from 18th century might mean something else in 21st century, that’s why you should capture these too. ..Copying sound way.. Yes a little bit is true but when a very specific language is worked in opera establishments, at State Opera and Ballet many supporting factors get involved.. When I sang my first opera in French, it was “Roméo et Juliette” opera of Charles Gounod - I was a perfect stranger for French language, it wasn’t spoken in my environment until that time, didn’t live in a French speaking country - a pronunciation, diction teacher came to the establishment and we all studied for weeks.. ..Some vocals change a lot in languages. Vocal “e” is so much hard, in Turk language it’s different and in French language there are a lot different “e”s. Lessons kind of sung in front or clanged in throat are taken if you have a good manager in opera establishment.. For a Russian work of art, it is general to work with native Russian pianists or pianists from one of former Soviet Union countries, they help a lot. An opera singer should at least speak Italian, German because these languages are common in work of art, also French is like this, it’s benefit to learn them.. 

Which language is the hardest to sing in opera? Is there a language people say “Wish it wasn’t sung it that language”?

Maybe I’m going to tell a funny thing, hardest language for us to sing is Turk language. Why? Great opera composers in history were strong on prosody, for a note in any line of an aria in tonality, when you come to the issue how much low/treble technichs get involved and vocal sound starts to lose importance and not to be understood clearly. That moment, not to lose clarity, composer become master matching some vocal sounds with some notes. So well known, for a tenor, letters “a” and “e” are common in treble notes, so is sometimes “i” (in Turk language). You can’t put letter “u” (in Turk language) to a treble note, composer knows it while composing.. History of Turk Opera is not so long and our composers had an inexperienced time period. Sometimes we have to change old texts, old operas in Turk language without having the right and wishing to lay down the law and we say “This vocal can’t come to this note”.. Whatever you do, I don’t want to use a technical word but how much ever you try to take your voıce backwards, that letter can’t clang there.. You have to change it. In a perıod, German and Italian operas were played with Turkish translations, translators were doing the same mistakes at that point. They were matching a vowel/silent letter to a note that it wasn’t possible to sing.. You have to change.. Your throat gets knottedor a note that you can sing low/treble doesn’t come.. It’s related with shape of mouth too.. These problems aren’t solved yet. Better in late period.. In Selman Ada’s operas, prosody and vocal problems are lessened. Lecturer Selman Ada is a great master. He knows these problems as he has worked with singers and spent time with them a lot, so he knows what to take care about while composing. He’s still alive, producing work of art and he is someone who has solved this problem a bit. Also there’s unfortunately a prejudice, some people without knowing about opera, without analyzing even one of them, unseen any opera, can say “Can opera be in Turk language brother?” How do you know? 250 years ago, there was an arguement if there should be opera in German language, is it possible to say it today? It was argued “Language of opera is Italian, there’s no accord for vocal in German”. “There’s nothing like this, in my opinion Turk language matches opera beautifully, only composing should be good and held carefully. I take more taste while acting in Turkish because I understand text in my native language more and have chance to reflect feelings to the words. I speak German, sang oratorios in English, I speak English and understand texts in English but I don’t have the same feelingI love acting in Turkish but as I said before, the hardest language is again Turkish technically. 

How many hours a day and where does an opera singer train since university? 

I think this subject is mixed with instrumentalists. Maybe a violonist trains 8 hours a day starting with the first day he/she holds the instrument and reaches somewhere or not. Same with the other instruments. But I never believed singers need to train for a time everyday because vocal chords are muscles and they get tired. Muscles should be tired, more patience is needed. If a violonist trains 60 hours a day and reaches to a point, if reached somewhere training vocal chords 60 hours a week, one maybe trains that 60 hours in one week, one does in 3 months. This difference is real, that’s why you can’t rain vocal chords every day. Isn’t there anyone training? There is. Some people tell like this “My voice is heavy” - there’s a term like this - means voice gets open late, muscle gets warm late, the elasticity needed happens late. Some are like this, I know some going to the establishment on Sunday, doing exercises, training their part. I never trained in that tempo this tires me, I was never in that condition but this doesn’t mean I can’t sing an opera from beginning till the end, I can comfortably. Or in rehearsals time, we can rehearse for weeks, months. But this doesn’t mean I need to train vocal chords for precise hours everyday. This is a personal choice. Sometimes it’s not even needed. An opera production is done in around 8 weeks, you already have to sing and rehearse everyday of that 8 weeks and it’s tiring thing. You should have something remained for the first acting day of that opera, you cant finish your everything in rehearsals. This rehearsals already develop you, I don’t additionally think of going for an hour each day. I must admit, last time I acted was 12th March last year at Izmir State Opera and Ballet and gave a concert in July, I haven’t sung in last 8 months professionally and trained vocal chords. Now I began to feel its absence, if doing vocal execises everyday is too much, it is too much be silent for 8 months too. It makes someone lose some things, we will see in the next days.. 

I told myself “These people are actors, there is a story here and this is not just singing, they’re acting and they’re doing it by singing. I can do this job” 

When did your opera love begin? Who caused your love for opera? 

Honestly, I met opera very late, while going to high school I only had this target telling myself “I will go to conservatory, I will go to theatre division, I want to be an actor, I want to continue my life with arts”. I did lesson preferences according to this. Additionally, I went to theatre acting courses, acted in amateur theatre groups in that 3 years time. I entered the theatre division’s exam of the conservatory in 1996. I didn’t get that much ready for it but got sos ad when I couldn’t make it. I also had a love for singing and playing the guitar since my 17th age. Almost all talented people were doing this in ‘90s. There were nice reactions in my environment, the liked my singing, insisting on me singing for them.  Honestly, as a singer I wasn’t taking myself serious. That exam’ heartbreaking result in 1996, showed me to drawa new way for myself. My best friends said “Why don’t you study vocal training division? You have musical abilities, if theatre doesn’t happen, you should study vocal chords”. In fact, in Western music conservatory style, it’s mentioned as vocal chord training but it fact it is opera division. There’s vocal chord division in Turk music conservatory too but they’re not related with each other.. I was curious so I wanted to see an opera play and in the time that Ataturk Cultural Center was open, I went to “Turandot” opera of Puccini. My only chances were living in Istanbul, being able to see opera plays, available tickets and reasonable prices. There was also surtitle so I had chance to understand what I was seeing. I got fascinated when I saw “Turandot”, I told myself “These people are actors, there is a story here and this is not just singing, they’re acting and they’re doing it by singing. I can do this job” ..And I loved it too.. Even at exit area, I stole the poster of this first opera play I saw.. There were some friends I met at the period I tried for theatre division, one was an opera student. He said “I can train you for vocal chords division. Come next year, I can train you the curriculum of the exam, give vocal chord training lessons. If you pass, you’ll g oto the school” In 1997’s spring I began to go to conservatory because we started training with that friend. I passed the first exam in June and became opera student.. There’s no such one person to cause to love opera but this evidence has a big effect on me. My years in conservatory were hard because it is hard to adopt yourself in music education after 20s of age. If I didn’t love opera that much, I think I would already have left conservatory at 2nd year of the school. 

Conservatory exams are hard and very exciting. Can you tell about that day?

Honestly, it’s hard to remember that day, 24 years passed but I remember the ear exam more. It’s something you’re not used to. You’re given one, two three chords from the piano, you should give those sounds and melody back. You begin to learn this different discipline when you take lessons before the exam but still you get nervous. In that time, Mimar Sinan University was giving vocal chord lessons in a two week course before the exam. Aims were both telling better about the exam and getting to know about the students better. Teachers were looking out of the corner of their eyes to see who were in between the candidates.. Lecturers I met at that time welcomed me positively saying “Try to pass the ear exam, your vocal exam will pass finely”. Just don’t do any major mistake in the exam… We lived the situatıons a lot eıther in exam or when I became a teacher, forgetting the part, immadiate stop to sing, leaving the exam by crying, are hundred percent reasons to fail.. ..First, I wanted to try Istanbul University’s exam, my target was Mimar Sinan University and those times were fascinating for anyone who wanted to have education in arts. We always thought it was a very hard examining, privileged establishment. There were two weeks in between their exams and I passed Istanbul University’s exam too.. Very exciting days, your knees knock together but you deal with it in a way..

“..I think I had a great period with the great teachers. Unfortunately our today’s students are not that much lucky as we were..”  

Who were your lecturers you would like to mention, that you loved? Whose performances do you think are very valuable of female/male opera singers? 

The lecturer I would like to mention is my own vocal chord lecturer Sema Gunsoy. In fact I didn’t start education with her, first year I started with Azra Gun. Azra Gun was a very valuable opera singer, one of the legends of Turk Opera. Her spouse Aydin Gun, is the founder of İstanbul Opera and a very valuable tenor and play director. He was born in 1918 and he died. With also Aydin Gun’s acceptance, Azra Gun accepted met o her class that yearbut she was in retirement process that year and left school in a year. Then, I bace student of Sema Gunsoy, in her 40s, young, dinamic, one of the sweetest people on earth and also a great soprano. I always tell about her, in our period - there’s no anymore – conservatory was in an army discipline and very hard in every division and was turning into a psychological war after a time.. I was a bit emotional and if there wasn’t Sema Gunsoy, I wouldn’t be able to finish education, it’s clear. ..After conservatory too, she has always been in my life, we always meet, get together in any chance, we shared the same stage too.. There’s also my solfege lecturer, Cumhur Bakiskan.. He was coming to our first year’s solfege lessons. He also was in his 40s, a young lecturer. He’s a very talented, well developed man, an intelectual. My life had a direction with his side of the life view. I can’t pass without mentioning these two valuable people, their magic touched me and they have so much effect on where I came now. We had so many very valuable lecturers, it is hard to mention all now.. We caught a great period, chance to study with great career people in their arts and at high level in teaching. In first grade, even though I didn’t take that lesson, we were entering stage lessons of Aydin Gun secretly.  He’s real history.. Turk Opera was founded with them, we owe today’s opera time to them, I had chance to watch them.. When Aydin Gun left, Yekta Kara came, again a star of Turk Opera, number one of play directing.. I can’t pass without mentioning, I owe a lot, in later years our communication went on strongly and with love. I think I had a great period with the great teachers. Unfortunately our today’s students are not that much lucky as we were.. ..I don’t think I have a pereference on female/male opera singers’ performances.  ve erkek opera sanatçıları performansında böyle bir tercihim olduğunu düşünmüyorum. This is at so high league in Europe, champions league.. It’s not accepted under a certain temper either. When I was in Austria, I had chance to watch many plays at Vienna Opera and Munich Opera, La Scala in Italy, Salzburg Festival in Salzburg, all were great plays, I had witnessed big stars on stage. I can’t pick one out of them saying “That one”..

Education went on abroad. Can you tell about this experience? How was it to live in that country, being an opera student there? 

I had education abroad. I had a chance as I got Second Prize at Siemens Opera Competition in 2003. Prize was a 6 week master class at Mozarteum Akademie in Salzburg. All expenses were given by Siemens, flight, stay, school fee and a bit of pocket money.. With help of Yekta Kara, was foreman and relied on me so much. They crowned my performance at the competition with this prize. From my side of view, prize was better that the First Prize as it was a professional year in Karlsruhe Opera and I wasn’t taht much ready, going to school was more benefit, to restock.. I went to Salzburg in July-August period in 2003. Lillian Sukis, a Lithuanian-American lecturer, a famous opera singer and lecturer was my all time lecturer. She said “I would like you tos tay here. After this master class, I would like you to be a student of this school and continue studying with you”. This was a great opportunity for me, a great chance.. I had to take exams of the school again. I finished the 6 week course and came back to Turkiye in August. In October I went there again for exams. I got successful and became student of the school. For 2 years in an “opera studio” format, I had masters degree education. In a time, it wasn’t enough for me, there was no settled theatre, no opportunity to watch opera except summer in Salzburg. A little city with 40 thousand of population.. My target had to be Vienna… I stopped my education without finishing. I went to Vienna, passed the exam of that university and started a second master class degree education. …No one asks for diploma to an opera singer in the world, you are you as how much great you are at the stage. Masters degree, gives chance to continue being a student, life is cheaper, easier tos tay somewhere in EU as a student. Free vocal chord lessons and correpetition, stage lessons, these are much more valuable than the diploma itself. I had chance to watch many opera plays while staying in Vienna, this developed me a lot. These helped me to pass staff exam to become a solo singer. At fourth year - I did military service for a year in between -  I passed Izmir State Opera and Ballet’s exams and started as a solo singer. ..It was beneficial for me but living in Austria is hard for any foreigner, motherland of fascism.. I never liked these excuses, you enter an exam and fail, they say “Brother you’re Turk, that’s why it didn’t happen”, you enter an opera establishment’s exam for becoming a staff member, they say “Brother you’re a Turk”. I don’t like these, see them as excuses, loser excuse.. There is also a reality in it.. A fascist country, they don’t like Turks so much either, they have prejudice to you because of unintegrated ones. A man, stays in Austria for 30 years and doesn’t learn German language, goes everywhere with a translator, this is a shame.. And plus it is motherland of Hitler.. The time period I lived in Austria, developed my side of view to life and arts a lot. 

You have been raising students since your very young ages. I am one of them who got the honour to be your student. Who were in between your students and where are they right now? Are there any students you have been on stage together?

It’s right I have been a a vocal chord teacher since very young ages. If you’re a student at conservatory and have passed a precise stage, in middle of the education or towards the end of it, you can find potential in yourself to teach.  Also for earning money a bit.. That period was very amateur, I was giving vocal chord lessons to prepare for conservatory exams. It wasn’t possible to do a higher level teaching because I wasn’t at that level yet. There were people that I trained for this, yes you were one of them.. My main teaching adventure started in 2017 at Haliç University. As a lecturer and and professional at a university, educating the people for this profession. After being a lecturer in Halic University for a year, again with pressure of Yekta Kara, I got transferred to Mimar Sinan University. There were potentially high students in between the ones I was educating, most of them are still at school but one of my students I could catch at his last year, Berk Dalkilic, got graduated from my class. Our tenor friend who was born in 1993. He’s very talented really, he always assumes I was very helpful to him, I also say “ You’re a man with high potential”, he also is a beautiful human. In summer 2020,  despite pandemic we made 11th Istanbul Opera Festival happen and in opera play “Die Entführung aus dem Serail”, I sang the character Belmonte like the last 10 years and this time second tenor part and almost counted as leading role Pedrillo was sung by Berk. We also had chance to be on same stage in rehearsals, this is a great thing.. He surely had other lecturers.. If I haf a little bit of addition on him, of course someone can feel a lot of pride.. He’s a very good guy.. Really, a brought value to Turk Opera, very talented.. Representing our next 10 years.. I maybe have 10 years more or less but Berk will make next 20 years to stand and it was also honour tos hare the stage with him.. 

“..Audience would want to watch a beautiful work of art, not arguement of soprano and tenor, expects them to sublime together..”

What keeps you dynamic with the singers you share the stage with? In what way effecting each other in a positive way is possible?

This is an interesting question because there is really something like this.. My baritone friend Inanc Makinel at Izmir State .. There is a “pass” in between football players of same team without looking at each other, they know each other that much that he hits the ball and knows his friend will be there or you escape somewhere and he knows you will recieve the ball.. I give examples from football for opera so much, there are so many matchings.. Inanc is like that form e on stage.. You go through a sharp direction, everything is already planned and you can’t step anywhere spontaneously, direction, music, notes are all arranged. However, you most probably have something going wrong on stage. You have a spinning head, almost throw up, voice goes off, a mistake is done by accessory staff member, you stumble, for a moment you forget the scene or your part of the text. A millions might happen on stage, at those moments situations like your partner saving you can happen. Inanc is like that for me, we breath together. I know where he does what and in an ensemble mentality and singing together issue, this is a very important factor.. Adds uniformity to what you do. Breating together, s,nging together, climbing upwards or going down in loudness or silence is very important. First person comes to my mind is Inanc, I’m like this for him too, if you ask, he will tell like this. I really have this kind of friends.. ..Sometimes you work with people who can never control their excitement.. The man has beeing doing this job for 20 years but he is almost having heart attack before going to stage snd this explodes to you at the stage. It doesn’t have to be a man, you’re singing a part with a female singer, doing a duet, you have to hug, hold hands, “bump” hits you with her head, she can’t control her body so you get his by her head on your nose.. You shouldn’t let audience understand this, even if you have a bleeding nose.. When there are so many people like this around you, the people you get along with become a bit more valuable, this harmony effect the person positively. You need people like this, as I said in my first answer, this is not a competition.. Audience would want to watch a beautiful work of art, not arguement of soprano and tenor, expects them to sublime together.. It’s really an important chance to be at stage with someone having this way of thinking, I sometimes catch it too.. 

You’re a making jokes, fun and friendly person. Can you tell a bit about getting ready for the stage and back stage? 

Thank you, my way of life is this, positive. I think nothing is more valuable than life itself, profession is added to this.. We’re passing through life in a limited time.. ..I have some videos about getting ready and back stage; I have a Youtube channel*. In a period, we prepared fun, opera videos. Especially, I like shooting make up videos with before and after.. I share thses on social media a lot.. I love reading books, I am attached to e-books because they’re easily reachable.. I don’t care about the criticizations like “You should smell paper when you take the book in your hand” because now there’s a limit for that paper. Nothing should be printed to paper anymore in 21st century, each paper means a tree.. I can travel with thousands of books in my pocket, I can open and finish one whenever I want, even I get spoiled and leave one at half, I start to read two books at one time. I don’t go to prirate printing either, they are also paid and taken. 

A backstage video: https://www.instagram.com/p/Bzxu_Wanhjw/

 

In real life, what do you do in your time besides rehearsals? Who do you listen to out of opera genre? 

I have hobbies, even some changing time to time.. I loved puzzles for a period, then I was intersted in making models and I had models.. In moving from home to home processes, I have them a lot, there is a situation of gadgets getting lost.. I fell out of love with it a bit..  ..I love handcrafts, I create accessories with ropes and leather.. I also research a lot, go and buy its materials.. I love sports a lot, got involved with many kinds of it.. Football when I was a child, at school I played handball in school team.. I played tennis and table tenis.. I always want sports to be in my life. I did body building for long time because I have always fought with kilos. Whenever I quited sports because of an injury, I began to put on weight. ..I love cycling a lot. As long as there’s opportunity, chance, money I love travelling. Opera fed me a lot in that subject, I travelled around 17 countries, went to different cities in those countries. Antarctica and America are loft untravelled. ..I don’t like any music apart from classical music, don’t think it’s because I’m an opera singer.. I had a period of questioning mysellf at 17-18 f age and slowly I got towards classical music. I came to this profession not because I was dealing with classical music, but because I loved classical music, theatre is also added to this. I think classical music is an ocean. There are thousands of work of art to be listened to. While not being able to catch all, I can’t research for any other music genreand time to spend energy. There are things I’m listening to as an outsider looking in. I love Bulent Ortaçgil’s music.. I still love Fikret Kizilok severim, when I was a child I loved Baris Manco a lot but now I don’t a s I see him as a bad singer, a good musician, a figure in history but a bad singer in my opinion.. For a while, I was interested in jazz but it is a research subject itself. 

“..Friends I met from out of arts, people who become friends with an arts person for the first time, see the people in arts as sublime and they’re right, you have to be there..”

When I was your student for a while, you gave a trip of back stage and the light system above the stage.. You made me admire you more with your deep knowledge. What should an opera singer know about?

Thank you. This is a wide angle question. Opera singer has to have all issues that will complete the sufficiency of the profession. While living in Europe, I never met anyopera singer speaking less than 3 languages. I had a Bulgarian house mate, at 26 of age he was able to speak 6 languages fliently, proved this to us too. He was able to speak with anyone in the street. First of all should learn foreign languages.. Plus has to read so many books and theatre. No opera paly is a concert. Acting in opera play is something very different.. There’s a division called concert singing in conservatories and it is another profession.. She/he always has to pull her/his intellectual level up higher.. She/he has to be interested in world issues, politics, sports, every branch of arts.. I mean I think she/he has to know about ceramics, also make up.. There was a member of the jury at masters degree exam and he asked “In which city did the first play of the X opera take place?”.. Has to know history, music and opera histories.. I was having a discussion  a French friend from Mozarteum, man doesn’t believe in Covid vaccine because he is unknowledgable in every way, thinks life is only singing. What can I tell to someone thinking Covid 19 vaccine is an international conspiracy theory? When we first met, he asked how were writing with Arab letters! I’m Turk, he is French, unfortunately he knows nothing. We can’t tell this to our students. One of the issues making me very angry, arts people making spelling error.. You don’t know how to read and write, you do mistakes because you never read a book, you don’t know how to write the words, you have no idea on how they are written, you only sing, and think you can do something in this life..  Friends I met from out of arts, people who become friends with an arts person for the first time, see the people in arts as sublime and they’re right, you have to be there. But some can’t even speak their mother tongue.. It doesn’t have to be an opera singer, an arts person should be well developed.. 

Is there any performance(s) you never forgot? 

I don’t have any special performance thet I never forgot. In a period I had so many plays to act, was in a circulation.. I was a part of a concert in Siberia in 2015, that was a lot special for me, I don’t know when I can g oto Siberia again.. It was a nice performance and that part was something I sang many times but that one was one of best in recordings of it.. In a period I sang tenor solo of Carmina Burana around in 30-40 plays. That was so special and elegant part.. It almost got stuck on me, I was going to anywhere it was played. I sang with Presidential Symphoni Orchestra, I sang with all symphony orchestras, always got invited. I love it and find these very special but there’s no “one performance” in between.. 

Performance in Siberia: https://www.youtube.com/watch?v=WVyqmDbtgNk

We were seeing opera singers acting in musicals. In musicals, vocal, acting and dans get together in one person with these there talents. Can’t this be possible in opera?

Musical is an arts form for stage, so is opera. Musical is a more modern form. It’s something developing in time.. Acting and dancing can be keft behind in opera but it was like this when it was written.  If an opera play is produced today in modern version, when you do a modern production, the acting and dancing can be more elegant than many musicals. This is a bit related with directing, period, fashion.. This year in a close time, I watched a version of “La Boheme” on Youtube, it was marvellous. It wasn’t only because of dancing, acting, it was a marvellous production. Opera is already an arts of acting. Sometimes the casting you have is proper for this, or you do the casting proper for it. Not Pavarotti but you bring Charles Castronovo. The man is  thin like a model, probably he is able to dance too.. 

Are there any opera singers who want to compose their own operas? If not, why don’t they come to reality?

I have no idea. I don’t know if there’s a need either. Composing is another arts and needs a good education. It’s something, people getting graduated from composition division of conservatories.. ..I haven’t seen any example of it. But I have seen opera singers becoming conductor. Closest example is my friend Murat Cem Orhan. He was baritone. He continued his edicationi had also education ebroad a nd he is one of the most important conductors of young conductors. This is a choice issue. Composing is at the top of the triangle in classical music, highest and most important place. Requires talent and work. Our arts require a lot is training.. I honestly don’t know the answer of this question.. 

Why there are no modern operas composed?

There are. After 1950s and still now, there are operas being composed. There are operas composed in classical form and work of arts including modern music. ..In the world, and opera house has a commercial concern, has to clarify the repertory, this is called repertory opera. The operas in this area are definite. They are the certain ones, played everywhere.. They’re not seen as rehash or repetations. Always done better, with better singers, better directors, better productions, so old, classical operas can be performed in so many different ways.. There are so many examples of this in Baroque opera.. There’s a channel called Mezzo in Digiturk, a man is acting in Baroque opera from 16th century but the one you see is not related with it, became 22nd century.. I told about Selman Ada, he doesn’t compose classical opera, he is harmonising Turk music issues with 21st century ones greatly.. In 2016 we acted a play called “Other World”, it was like jazz.. You can’t reach to anything because this arts’ modern way is not popular either.

“..There are jobs for proper ages of the singers. I think an opera singer wants to come to those phases in a right timing..”

What is the peak point of an opera singer’s wish to reach? (I think it is different for females and males) Which work of arts and performance?

An interesting question. I don’t know. If you ask me, there is a repertory line for every age. You can sing a part that you should in your 50s of age at the age of 20s. This might damage your voice and the work is not well done. You shorten the life time of your voice, make your voice tired. There are jobs for proper ages of the singers. I think an opera singer wants to come to those phases in a right timing and the repertory in the head  - related with her/his taste – can put a target for herself/himself. Form e, Puccini’s late period operas are targets. I’m 45 now, I would like to sing Tosca, I know slowly I am at that ability. At age of 30, it was a dream, I would be criticized even if I san an aria. Verdi’s “Aida”, in fact not form y voice, I would like to sing the tenor part thereone day.. As age goes up, I will reach near the loudness. Probably, singers have targets like this.. Singing at higher levels is a target in carreer. For me, singing in Vienna was my target for 40s, it didn’t happen, it’s another issue, it didn’t have to either, but I had to put a target otherwise when I was at 30s there would be no subject to make me excited, there would be no motivation for me.. Each opera singer, would like to sing and act the big roles at well known operas of the world. Everyone would like to be at stage of New York Metropolitan, La Scala, Countgarden in UK. These are the most impostant targets in carreer.. 

I know some opera singers gain “voice tic” . Even in daily life, I was witnessing while talking/having chit chat, immediately singing a start of an aria in low voice. Does it especially happen before performances or is it a general situation? 

It’s something unavoidable, when actively working, goingto opera in the morning and leaving at 5 pm, being there 5-6 days a week and having hays going on like this.. When subject is music, there’s always something to sing, you wake up and sing in the morning, lie down in night and sing, in bed, doing some other things, watching TV, you’re thinking and murmuring “This was like this, what was my memorizing part?”.. Really a tic develops, and begin to sing without any control. If people do something physically and a lot, they might have a tic.. ..Alot lived situation in rehearsal times. I can only do my memorizing this way. I train something, 3-4 hours a day, first to learn the musical part, then ı add the text on it, I go to the rehearsal and train with the pianistthen to its stage but the memorising turns in my head until it gets settled.. After performances, there is an empty month until a new work of arts, you still continue in the head singing this.. Unfortunately gets stuck, nothing to be done, people in my environment complain about it but this is the handicap of my profession..

Until which age an opera singer can sing? What can an opera singer do with retirement? 

This is a very personal subject, related with some voice groups too.. Very treble voiced singers may leave the profession earlier.. It’s related with the hardness of the parts they sing and voices being worn out.. If repertory choice hadn’t been right, you leave the profession early as being early worn out.. Some are very strong, however it is so tired, your voice stays with you.. Loud voiced singers always go on longer time. I know a bass at the age of 70 and still singing well, a tenor losing his voice at the age of 40.. If you need to act an leading handsome character or a beautiful woman, you should be younger. I acted Romeo in “Roméo et Juliette”, I was 30, Romeo is a 19 year old guy in real. It wouldn’t be sweet to act Romeo for audience when you’re 50.I think it shouldn’t happen, nuance is not proper. The variety of the parts get more narrow. If earns a lot, has a high career like Placido Domingo, he still singsat 80. He explained he wouldn’t sing tenor parts anymore 10-15 years ago and started singing baritone parts. Is his voice baritone? Can be discussedbut he sings baritone parts. In an establishment way, you have to get retired at 65 in Turkiye. I saw people coming back after retirement and singing but their motivation is more low, they can’t get proper income either as they work with a contract not as staff. Some is already tired. Rarely they start teaching; if they had become teacher by their career, becoming full time teacher is unavoidable. They become vocal chord teacher. In my opinion, if the profile achieved to stay hale and hearty at 60-75 yaş arası vocal chord teaching can be very succesful. Young singers need these kind of experienced people. 
*Erdem Erdogan's Youtube channel: https://www.youtube.com/channel/UC2-YpCeSG5NtV9DkJGytuGg/featured 

Erdem Erdogan's Instagram account: https://www.instagram.com/erdemerdoganss/

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.